blogdan da anlaşılacağı üzere son zamanlardaki başlıca meşguliyetim:
fafatuka
kalbim kadar temiz bu güzel blogu nasıl kullanacağıma dair içine düştüğüm fikrî fırtınanın dinmesini bekleyip göreceğiz bakalım klavyenin başına oturduğumda hangi dahili ve harici cümleler yazıya dökülüp aks-i seda görecek… içimdeki ses iş bu blogun, kendin yaz- kendin oku ören bloglarından biri olacağını söyleyip parmaklarıma çelme takmaya çalışsa da harflerin üzerinden hop hop hoplayıp asıl başarısızlık hiç denememektir düsturunca kırık dökük cümlelerimi yapıştırıp piyasaya süreceğim. bakalım kim kâr edecek?
kategoriler
fırından yeni çıktı
ne dediler
kaldığım yerden çok uzakt… için fafatuka | |
kaldığım yerden çok uzakt… için Ebru | |
1 mart yazısı için rbrofe | |
1 mart yazısı için ebruts | |
1 mart yazısı için fafatuka |
hep laf hep laf
2010 blog ödülleri aforizmatik amerika aquarius aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir aşk aşk bir kapasite meselesidir başlangıç benden başkası değilsin... bir küçücük kutucuk bookmark büyümenin türkçe tarihi deneme dolmuş elif şafak ey kendim! ey mutluluk! anladım ki sen fidan franklin field gazete genç werther'in acıları gnothi seauton goethe görüş bozukluğu gürültü hasan ali toptaş hayal hayaller hayatın emniyet sibopları hayat hayata dair hayat hakkında hayatımı yaşayacağım ingrid bergman insancıklar iç-dış kaçak kendini bil kim kim yaşasın kitap kopenhag kova burcu kovaquarius kızılderili liv ullmann masanın üzerinde unutulmuş bardakta yarısı içilmiş su mevlana national museum of the american india okul otobüsü okul servisi okuma şeysi orhan pamuk paris philadelphia philadelphia free library rastgele rize roman school bus selvi boylum al yazmalım sevgi soysal sivrisinema soru sukul bas kim tutar seni tek kare the forty rules of love the forty rules of love: a novel of rumi tom robbins two men and a truck tıkanma ufak tefek bir şeyler washington yalnızlık yaşadıklarımdan öğrenemediğim bir sürü şey var yenişehir'de bir öğle vaktiöne çıkan yazılar
misafir rızkıyla gelir
- 43.993 hits
bazen hiç bir şey yapmamak çok şey yapmktan daha etkili oluyor..
çığlık çığlığa susmak gibi mesela:)
ama duyanın olmayınca insan kendi çığlığında boğuluyor…
:)
duyup da çığlığını, anlamayacaksa varsın duymasın..
o da doğru aslında… ama böyle çığlık çığlığa nereye kadar, hiç olmazsa anlayışlı bir çift kulak istemez mi insan?
istemez olur mu hiç..
ama insanı kendinden başkası dinleyemiyor can kulağıyla..